Herkesin bildiÄŸi hikayedir: Sıffin Savaşı sırasında Hz. Ali taraftarlarının ordusu tam üstünlük kazanmışken Muaviye ordusunun askerleri mızraklarının ucuna Kuran sayfalarını geçirip hasımlarının karşısına çıktı. Bunu gören Hz. Ali taraftarları savaÅŸmaktan imtina etti; ardından Muaviye cenahından gelen “iki taraf arasındaki mücadelede kimin haklı olduÄŸunun Kuran’ın hükmüne göre belirlenmesi” amacıyla “hakem”lere müracaat edilmesi teklifi kabul edildi. Ne var ki Hz. Ali ordusunda yer alan bir grup “hüküm Allah’ındır, Allah’tan baÅŸka birini hüküm verici olarak kabul etmek ÅŸirktir” diyerek ordudan ayrıldılar ve her iki tarafa karşı mücadeleye baÅŸladılar. Hatta daha sonra Hz. Ali’yi ÅŸehit eden kiÅŸi de “Hariciler” adı verilen bu gruptan biriydi.
Harici mantığı 15 asırdır varlığını sürdüren ve bu uzun tarih boyunca Müslümanları pek çok defa ciddi sıkıntılara sokmuÅŸ olan bir mantık. Bugün kendilerine Selefi adını yakıştıran fanatikler de aslında bu zihniyetin ürünleri. Ama konumuz bu deÄŸil ÅŸimdilik…
Yegâne hüküm verici olarak Allah’ı kabul etmek zaten Ä°slam inancının temel ilkesi. Ama günlük-pratik bir sorunla ilgili olarak Allah’ın hükmünün ne olduÄŸunu belirlemek problemin kaynağı. Çünkü vahiy Hz. Peygamberden sonra devam etmediÄŸi için bu noktada iÅŸin içine yorum farkları, fikir ayrılıkları vs. giriyor. Bütün taraflar kendi fikirlerinin Allah’ın indirdiklerine uygun olduÄŸundan emin oldukları için diÄŸer fikirlerin mensupları otomatikman dinin dışında hatta karşısında konumlanmış oluyor. Ä°slam tarihi boyunca yaÅŸanan kavgaların ve etkileri hâlâ devam eden ayrışmaların temelinde bu var.
***
Ne yazık ki bugün de siyasi inançlarımıza dini dayanak aramaktan uzak duramıyoruz. Mesela geçtiÄŸimiz haftalarda bir ilahiyat profesörünün umre için Kâbe’de bulunan vatandaÅŸlara dua ettirirken referandumdan evet çıkması için de âmin dedirtmesi tepki çekmiÅŸti.
Önceki gün de hepimizin sevip saydığı Prof. Hayrettin Karaman tartışma doğuran bir yazı yazdı ve İslam toplumunda yaşayan gayrimüslimlere gösterilmesi gereken şefkat ve hoşgörünün referandumda hayır diyeceklerden de esirgenmemesini istedi!
Ãœlkemizin en saygın fıkıh alimlerinden biri olan Karaman’ın bu konudaki ifadeleri şöyle:
“Müslümanlar Yahudilere, Hristiyanlara ve diÄŸer din mensuplarına aralarında, kendi toplumlarında yaÅŸama hakkı tanıdıklarına, onlarla ‘iyilik ve adalet çerçevesinde’ iliÅŸkiler kurduklarına göre kendi insanlarından olup zaman içinde deÄŸerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaÅŸmış parçalarına bunu tanımayacaklar mı? Elbette tanıyacaklardır. Referandum sürecinde ‘Hayır’ cephesinde yer alan insanların büyük çoÄŸunluÄŸu iÅŸte bu ‘…yabancılaÅŸmış parçamızdan’ oluÅŸuyor. Biz bu parça ile fikirde ve fiilde derin ayrılıklarımıza raÄŸmen müştereÄŸimizin azamisini temel kılarak birlikte, barış içinde yaÅŸamak durumundayız.”
***
Aslında toplum kesimleri arasındaki farklılıkların çatışma kaynağı olmaması gerektiÄŸini anlatmak ve insanları saÄŸduyuya çağırmak için söz konusu yazıyı kaleme aldığı anlaşılan Karaman Hoca’nın referandumda hayır oyu verecek vatandaÅŸları “deÄŸerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaÅŸmış” olarak nitelemesi yazının amacına hizmet etmeyen bir yaklaşım olmuÅŸ. Çünkü bu anlayışa göre günümüzde siyasi bir konuyla ilgili olarak belirmiÅŸ olan iki farklı görüşten biri “deÄŸerlerine, öz medeniyet ve kültürüne” sahip çıkmak, diÄŸeri ise buna itiraz etmek anlamına geliyor. Aslında dini hiçbir yönü bulunmayan bir konudaki görüş farkı “fikirde ve fiilde derin ayrılık” olarak tarif edilebiliyor.
Ãœstüne üstlük siyasi görüşlerini beÄŸenmediÄŸimiz dindaÅŸlarımıza bir tür “zımni statüsü” bağışlayarak toplumsal barışı temin edebileceÄŸimizi düşünüyoruz.
Bu durumda söz gelimi “deÄŸerlerine, öz medeniyet ve kültürüne” hepimizden fazla sahip çıktıklarını düşünen Saadet Partililer veya kendilerine göre bazı gerekçelerle referandumun geçmesini doÄŸru bulmayan kimi AK Partililerin kendi duruÅŸlarını yine dinî gerekçelerle savunmaları icap edecek. Bu yolu açmamak lazım.
Güncel siyasi bir konuyu Ä°slam inancının bir cüzü olarak görmek her bakımdan son derece tehlikeli. Bugünün siyasi ayrışmaları yarın ortadan kalkabilir ama inanç temelindeki ayrışmalar kolaylıkla izale edilemiyor. Onun için din alimlerinin görevi benimsedikleri siyasi görüşe dini dayanak bulmak deÄŸil, hurma aÄŸaçlarının aşılanması konusunda fikrini soran ashabına “dünya iÅŸlerini siz benden daha iyi bilirsiniz” cevabını veren Ä°slam Peygamberinin yolunu izlemek olmalıdır.
Henüz yorum yapılmamış.